2012-10-27

Osmanlı Dönemi Müzeciliği


Osmanlı döneminde ilk müzecilik çalışmaları 1845-46 yıllarında İstanbul’da başlamıştır. 

Koleksiyonlardan söz eden en eski belge, Harbiye Ambarı’ndaki eski silahların ve çeşitli tarihi nesnelerin düzenlenilerek yerleştirilmesi için bir mekân tahsis edilmesi önerisini içerir; bu belgeye göre Harbiye Ambarı’ında, insan ve hayvan suretlerinin tasvir edildiği eski eserlerin düzenlenerek yerleştirildiği bir müze zaten mevcuttu Ahmet Fethi Paşa, eski bir kilise olan Aya İrini’nin alanını ikiye bölerek koleksiyonları bu bölmelere yerleştirdi. 1830’lu yıllarda Harbiye Nezareti’nde Tophane-i Amire müşiri olan Fethi Ahmet Paşa Darü’l Esliha’daki koleksiyonları barındıran Harbiye Ambarı’ndan sorumluydu. İç avlunun sağında, üzerinde “ Mecmua-i Asari-i Atika (eski silah koleksiyonu) “yazılı mermer giriş, Harbiye Ambarı’nda bulunan eski silah ve zırh koleksiyonuna açılıyordu. 

Bu girişin karşısındaki, üzerinde” Mecmua-i Asar-ı Atik (eski eser koleksiyonu) “yazılı giriş ise, Helen ve Bizans dönemlerine ait eserlerin bulunduğu bölüme açılıyordu Eserlerin yerleştirilmesi için seçilen Aya İrini de rast gele seçilen bir mekân olmayıp tamamen ideolojik sebepler taşımaktadır. Eski kilise bulunduğu yer itibariyle hem saraya yakın ve içinde hem dışarıya yani halka yakındır Yani hem ele geçiren kültürü hem de ele geçirilen kültürü yansıtmaktaydı. Gerileme döneminde Padişahlar bunu güç gösterisi olarak, yabancı elçilere, konsoloslara göstermek için kullanmışlardır.

İstanbul’un fethinden sonra, hem Osmanlı’nın kullandığı hem de savaşlarda ganimet olarak elde edilen yabancı silahlarla, savaş araç gereçlerinin korunduğu bir silah deposu (cephane) olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi, 19. yüzyılın ortalarından itibaren eski eserlerin de burada toplanmaya başlamasıyla modern anlamda ilk Türk müzesi olan Arkeoloji Müzeleri’nin çekirdeğini oluşturmuştur. 


Aya İrini’deki müzede kıyafet galerisi.
Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa’nın düzenlediği, o dönemde ziyarete kapalı, ancak özel izinle gezilebilen, depo niteliğindeki bu mekan, ilk kez 1869’da “Müze” olarak nitelendirilmiş ve bir müdürlük haline getirilmiştir. Müzecilikte teşkilatlanma açısından önemli bir adım olan müze müdürlüğünün oluşturulmasının ardından, eski eserlerin korunmasına yönelik önlemler ele alınmış ve bu konudaki ilk yasal düzenleme 13 Şubat 1869 tarihinde yürürlüğe konan Asar-ı Atika Nizamnamesi olmuştur.

Atriyumunda sergilenen, İstanbul’un fethinde kullanılmış zincirler.
Kazıları Maarif Vekâleti’nin iznine bağlayan ve bulunan antikaların yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan hükümleriyle de önem arz eden bu nizamname, 1874 tarihli yeni nizamname ile değiştirilmiş ve ilk nizamnamede yer alan “bulunan eski eserlerin yurt dışına çıkarılamayacağı” hakkındaki hüküm de geçersiz kılınmıştır. 1874 tarihli nizamnamenin, eski eserlerin yağmalanmasına yasal bir statü kazandırdığının kısa sürede anlaşılmasına karşın, yeni Asar-ı Atika Nizamnamesi on yıl sonra, 1884 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 

1877 yılında müzeler için önemli bir kuruluş olan Müze komisyonu kurulmuş 1881 yılında Osman Hamdi Bey müze müdürlüğüne atanmıştır. Osman Hamdi Bey bu göreve geldikten sonra mevcut müzelerin onarılması, Osmanlı topraklarında Türklerin de kazı yapmaları gerektiğini belirtmiş, müzelerde sistemli kayıt tutulması zorunlu hale getirmiş ve vilayet müzelerinin kurulması konularında önemli girişimlerde bulunmuştur.


Kaynaklar:
- Shaw,Wendy,M,K (2004), Osmanlı Müzeciliği ,İletişim yayıncılık, İstanbul.
- Buyurgan, Serap; Levent Mercin (2005), Görsel Sanatlar Eğitiminde Müze Eğitimi ve
Uygulamaları, Varan Matbaacılık San.Tic.Lt.Şti. Ankara.